8 Şubat 2016 Pazartesi

BİR TOP, BİR ISKA, BİR ÇOCUK

Herkesten önce stada gidip bizim için ayrılan bölümde stat müdürünü beklerdik. Havalar sıcakken şort, tişört soğuyunca eşofman giyiyorduk. Avrupa maçlarına özel sarı fair play eşofmanlarımız vardı. Müdür gelip sayım yapardı kaç kişiyiz diye.  Muhakkak fazla çıkardık. Sonuçta beleş maç izlemek vardı işin ucunda. Fazla gelen arkadaşlarımız kapalı tribüne yollanırlardı ki zaten amaç oydu. Maçtan önce futbolcuları heyecanla izleyip,  ısınmada topla yaptıkları hareketleri hafızamıza kazırdık. Herhangi bir futbolcudan yüz aldık mı yapışırdık yakasına krampon, tekmelik, forma diye. Çoğu zaman elimiz boş dönerdik ama istemekten hiç vazgeçmezdik. Öne geçtik mi yavaş, ki çok ağır küfürler işitmiştim bu sebepten; mağlupsak şimşek gibi hareket ederdik. Maçta olay çıkması için dua ederdik. Çünkü olaylar sırasında sahaya atılan bozuk paralar, akbiller hatırı sayılır miktarda oluyordu. Maç bitiminde tekrar futbolculara (Galip tarafa tabi ki) koşardık isteklerimiz için. Maç biter o coşku dolu stat tekrar sessizliğe bürünürdü. Müdürün işleri bitene kadar beklerdik beş milyon olan harçlığımızı almak için. Parayı aldığımız gibi stadın önünde tek tük kalan köftecilere koşardık. Son kalan soğumuş köfteleri yarı fiyatına verirlerdi sağ olsunlar. 
İşte böyle bir bahar akşamı Galatasaray ile şampiyonluk maçına çıkıyordu Beşiktaş. Nereden bilebilirdim ki o muhteşem futbol şöleninin bana hayatımın en büyük pişmanlıklarından birini yaşatacağını. Kaptan Şifo'nun golüyle öne geçmişti Beşiktaş. Herşey mükemmel gidiyordu ki Halilagiç'in geri pasına ıska geçti Fevzi abi.
İşte ben, hep kapalı tribün önünde bekleyen ben o gün yeni açık önündeki kalede top topluyordum. İki hafta önce Fevzi abinin verdiği, üç çorapla giydiğim kramponlar vardı ayağımda. Yeşil dilleri olan, paramın asla yetmeyeceği Puma King kramponlar. Halilagiç pası verdiği anda hissettiğimden mi bilmiyorum ufak bir hamle yaptım sahaya koşmak için. Muhtemelen yakalayamazdım ama yanımda ki arkadaşım tuttu kolumdan. 
Bir insanın kaderini değiştirecektim kendisinin verdiği kramponlarla bir topa vurarak. Mahallede, hatta tüm ülkede Beşiktaşlılar kahraman ilan edeceklerdi beni ama gözlerimin önünde ağlara gitmişti işte top.
Yakalamam olanaksızdı belki o topu ama denememiş olmak hayatımın en büyük pişmanlıklarından. 
Deneyin içinizden gelenleri;  olmazsa en azından denedim dersiniz. Yoksa bir ömür keşke...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder